16 Eylül 2010 Perşembe

                    İşte benim gibi  romantik film sevenlere önerebileceğim bir şaheser. Konusunu anlatıp gizemini bozmak istemiyorum. Bol dıgıdıklı, kabarık etekli, teknolojinin bizi esir almadığı zamanlarda geçiyor dememe bile gerek yok sanırım. Afişinden zaten belli oluyor değil mi?   
Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu / İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük.”
Bu iki dize Cemal Süreya’nın güzel mi güzel; hem coşkulu hem alabildiğine kırgın şiiri “Aşk”tan...

Başka severim bu dizeleri.

Çünkü benim gözümde sevgiyle aşk arasındaki o pek kritik ve ince farkın altını çizerler.“Bir kere öpsem ikinin hatırı kalır” sevginin tanımı gibidir.

Ama “iki kere öpeyim” deseniz, üçün boynu bükük kalıyorsa ve bu hep böyle sürüp gidiyorsa, âşıksınızdır.

Sevmek sosyaldir; bir gözü hep dışarıdadır hem; görünmek, görmek ister.

Flört, uyum, şu bu aramadan yıldırım gibi düşen aşk öyle midir ya!

Aşk tersine, dışarıya değil kendine bakar; kördür, görmez!
Aslında tek kişilik ama bilemediniz, en fazla iki kişilik bir dünyadır. Azıcık asosyaldir.
Nitekim Süreya aynı şiirde ne güzel vurgular bu gerçeği:
“Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken / Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti / Çünkü iki kişiydik.”
......

Haşmet Babaoğlu