9 Ağustos 2010 Pazartesi

                                                TATİLLER VE BİZ
  Her şey filmlerdeki gibi olsaydı. Mesala Roma Tatili filmindeki gibi. Ben Audrey Hepburn  gibi o da Grogery Peck olsaydık.
  Romantizm mi bir kenara bırakamam asla ama tatillerle ilgili gerçekleri de söylemeden edemeyeceğim.
  Düşününce karar  verdim de tatilde bir kere çok yemek yeniyor. Yiyemeseniz bile gözünüz kalıyor.
  Çocuklar arkadaş arıyor, bulamazlarsa sıkılıyor, bulsalar bir süre sonra tartışıyorlar.
  Büyükler şöyle bir uzatsam bacaklarımı da  otursam diyor. Bir türlü uzun uzadıya oturulamıyor.
  Denize girsek bir süre sonra üşüyoruz.Çıkınca güneşlensek terliyoruz.
  Tüm hamaklar siz gitmeden kapılmış.
  Oda da rutubetli, klima illaki ya bozuktur, ya da çok soğutur.
  İşten mutlaka birileri arar. İki de bir bir şeyler sorar.
 Yakın akrabalar "O tatildesiniz, vay.." muhabbeti yapar.
  Anneler "Aman yavrum arabayı hızlı sürmeyin, güzel güzel gidin, dönün" diye sıkı sıkı tembih eder." Sanki hiç gitmenizi istemezler.
 Uçakla gidiyorsanız, uçak ya rötar yapar, ya da  inişte valiz beklerken başlar ilk stres.  Bir sürü senaryo.
  Tatil diye bir şey yok aslında.
  Hani bazı insanlar derler ya "Ben aşka inanmıyorum" felan. Ben de "Tatile inanmıyorum" .
  Amaaaaa.... kaçmak ruhunuzda varsa, bir yanınız sürekli gezgin yaşıyorsa, bir kenarda her an bir yerler görmeye gidebilirim diye araştırma içindeyseniz ve vakit biriktirecek direnciniz varsa biz iflah olmayız. Evde bize rahat batar. Olsun ben gelince çamaşır yıkarım, boş duran evde tozlanıyormuş vay, valiz de taşırım, illaki gitmem gerek, her türlü duruma uyarım diyorsanız  o zaman daha çok yolculuk var bizleri bekleyen.
 Hem gideriz hem mırıldanırız. "Yollarda bulurum seni..."