9 Temmuz 2010 Cuma



 LEVO
    Seneler bizim dostluğumuzu eskitemedi. İçimizde başka şehirlere taşınan , hatta yabancı ülkelere yerleşenler de oldu. Zaman zaman bir araya geldiğimizde eski güzel günlerimizden konuşuruz. Aramızda kariyer yapanlar oldu. Hemen herkes evlenip çoluk çocuğa karıştı. Kafası çok çalışanlar iş kurup patron oldu. Yılların estirdiği rüzgardan hepimiz az da olsa nasibimizi aldık. Kimimizin saçlarına ilk aklar düştü .

   Aldığımız bir telefon haberi ile hepimiz yıkıldık. Levo ölmüştü. İçimizden bir yaprak düşmüştü.

   En hüzünlü buluşmamız onun cenaze töreni oldu. Levo burada yaşadı. Bekli de hiç kimsenin yaşamadığı gibi yaşadı. Tek bir mekan sahibi olmadan yaşadı. Birkaç gömlek ve tişört, bir iki pantolon ile yaşadı. Geriye arkadaşlarının evlerinde kalmış birkaç resim ve çokça kitaptan başka bir şey bırakmadı. Sürekli bir işi olmadığı gibi hiç de evlenmedi ve üniversiteyi bitiremedi...

   Onu, fakülteye başladığım yıl bir kafede oturuken gördüm. Kalabalığın içinde bile yapayalnızdı. Birilerinin ona takılması ile hafifçe gülümser “Ne olur bir şiir oku?” diye ısrar edilince çok güzel şiirler okurdu. Gözlerini kısarak güler ve her zaman biraz hüzünlü bakardı.

   Tanıştığımız ilk günlerin birinde, elinde birkaç kitap merdivenlere dayanmış öylece duruyordu.” Derse girmiyor musun? “deyince öyle tuhaf tuhaf baktı. Yanımdakilere “Nesi var?” dediğimde. Güldüler, “O öyledir, boş ver. “ dediler. Boş vermedim…

    Bölümde onu tanımayan yoktu. Herkesle arası iyiydi, kimseye bulaşmaz, hocalar ile takışmazdı. Sınıfta bir köşede oturur, galiba dersleri de fazla dinlemezdi. Kızlar onla ilgilense bile o kimseden hoşlandığını ve ya hoşlanmadığını belli etmezdi. Bir süre sonra ilgi göremeyen kızlar da ondan umudu kesip başkalarına yönelirlerdi.

   O yıllarda her gün traş olur, kumral saçlarını alnına düşürürdü. Bir gün kantinde otururken “Leo dedim, sakal bıraksana kimbilir sana ne kadar yakışır.” Güldü, kimse onun çocuk suratına sakal yakıştıramıyor gibiydi.

   Levo' nun öğrenciyken sürekli kaldığı bir yeri yoktu. Arkadaşlarının evinde kalırdı. Aylarca da bana konuk oldu. Onun varlığı evde hiç anlaşılmazdı. Çok gürültülü, kakara kikiri kız gülüşmelerini duyar, odasından çıkmazdı. Daha sonra bir şekilde onun evde olduğunu anlayanlar “Aaaaa, Levo’ da buradaymış.” derlerdi.

   Son görüşmemizde çınarlı yoldan dümdüz yürüdük . Yirmi yılı aşkın yaşadığı bu şehirde beraber son yürüyüşümüz olacaktı sanırım. Yorgundu, ince vücudu daha da küçük gözüküyordu. Yüzünde kirli sakallarının örtmediği yerlerde acıları ince çizgiler oluşturmuştu. O gün hasta olan ablasını görmeye eve gidecekti. Onu o akşam orada bıraktım. O uzun yürüyüşten sonra oturduğumuz kafede. “Buranın çayı çok güzelmiş ben bir tane daha içeceğim” demişti. Ben ise yeni çıkmış kitaplara bakmak üzere kitapçıya gidecektim. Neden “Beraber gidelim” demedim, hiç bilmiyorum. Aslında ne değişecekti? Gerçek oydu ki ,o akşamdan üç gün sonra bir trafik kazasında ölecekti.

   Tabutunu taşırlarken içinde o olduğuna ve gerçekten öldüğüne inandım. Dört kişi, hafif bir kutu taşır gibi onu önümüzden geçirdiler. Eve döndüğümde defterime şunları yazmaya çalıştım.

“ Sevgili Levent! Aramızdan bir haziran günü ayrıldın. Harika bir dost, sıcacık bir insandın…”

2 yorum:

Hayal Kahvem dedi ki...

Selam Aylardan Şubat,
Sabah sabah okuduğum yazınızın mı yoksa Temmuz ayında olmamıza rağmen havanın gri olması sebebiyle mi bilmiyorum ama içim hüzünle doldu.
Bu yazı nasıl bir his geçirdi biliyor musunuz?
Dedim ki Aylardan Şubat, ”genç olmak için yaşlı, yaşlı olmak için genç olma” sıkıntısı veren duygularlara sahip üç ile başlayan yaşlarda biri.. Ayrıca Aylardan Şubat adıyla bilinmek istediğine göre, Şubat ayında doğmuş olmalı.. Mümkündür ki balık burcu olmalı.. O halde romantik, duygusal,hisli biri.. Kesinlikle öyle olmalı.. Yazılarından belli.. Hatta sanatçı ruhlu, gizemli, güçlü sezgileri olan biri bile diyebilirim belki.. Balık burcu kadınları için derler ya hani..

bırakınız sevsinler
bırakınız hayal kursunlar
bırakınız mutlu olsunlar, mutlu etsinler..

Siz daha çok yazmalısınız Aylardan Şubat.. Yazdıkça yazılarınız gün be gün güzelleşiyor. Vazgeçilmez oluyorsunuz benim için.. Kahve.. Bir kahve içsek diyorum sahiden.. Konuşsak enine boyuna karşılıklı hayattan, aşktan, şairlerden.. Eee.. Bakalım öyle değil mi? Kısmetse:))

Aylardan Şubat dedi ki...

Sevgili hayal kahvem,
Bu sefer sizi şaşırtıp yazdıklarınızı doğrulayacağım. Balık burcu olduğum, şubat benim ayım olduğu, duygusal olduğum, otuzlu yaşlarımın ikinci yarısında olduğum doğru.
Genellikle güldüren değil; gülen olmayı tercih ediyorum galiba. Ciddiyimdir, ne yazıkki benimle sulu şakalar yapmanız çok güçtür. Duygularımla ilgili tehlike sinyallerini çabuk aldığım doğrudur. Bazen Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk" diye yırtınsamda; bazen de hemen oradan uzaklaşıp denizin derinliklerinde görünmez olmayı tercih ederim.
Siz de benim için vazgeçilmez oluyorsunuz. Hergün blogunuza bakmadan yapamıyorum. Kahve teklifinize yeşil ışık yakıyorum. Yüzyılın buluşması, nerede, ne zaman ,saat kaçta?