10 Temmuz 2010 Cumartesi


ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

             Gözlerin gözlerime değince
             Felaketim olurdu, ağlardım
             Beni sevmiyordun, bilirdim
             Bir sevdiğin vardı, duyardım
             Çöp gibi bir oğlan, ipince
             Hayırsızın biriydi fikrimce
             Ne vakit karşımda görsem
             Öldüreceğimden korkardım
             Felaketim olurdu, ağlardım
             Ne vakit Maçka'dan geçsem
             Limanda hep gemiler olurdu
            Ağaçlar kuş gibi gülerdi
            Sessizce bir cigara yakardın
            Parmaklarımın ucunu yakardın
            Kirpiklerini eğerdin, bakardın 
            Üşürdüm, içim ürperirdi          
            Felaketim olurdu, ağlardım
            Akşamlar bir roman gibi biterdi
            Jezabel kan içinde yatardı
            Limandan bir gemi giderdi
            Sen kalkıp ona giderdin
            Benzin mum gibi giderdin
            Sabaha kadar kalırdın
            Hayırsızın biriydi fikrimce
            Güldü mü cenazeye benzerdi
            Hele seni kollarına aldı mı
            Felaketim olurdu, ağlardım
                                         ATTİLA İLHAN

     Sizler ile en sevdiğim şairin ,en sevdiğim şiirini paylaşmak istedim...

13 yorum:

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

A.İlhan bu şiiri 1950 li yıllarda yazmıştı sanırım, değil mi?
İlk gençlik yıllarımızda duyduğumuzda bu şiiri, henüz ona bir anlam kazandıracak ikinci bir kişi olmadığından hayatımızda, boş defterlere yazardık. Galiba o zamanlar sevdiğinden ayrı / platonik / karşılık bulamayan / seven ama değer verilmeyen olmak, daha genel geçer bir durumdu. O dönemin şarkıları da öyledir hatırladığım kadarıyla...
Neyse, nerden nereye geldi konu :))

Köprünün üzerinde yürüyen bir "hayal" mi, yoksa gerçek mi :))
Bu kadar rastlantı olmaz demek istiyorum :))

Aylardan Şubat dedi ki...

Bu köprünün üzerinde yürüyen hayalle gerçek arası birisi. Tıpkı sanal ortamda görüşen tüm bizler gibi. Yazdığımız zaman varız, sustuğumuz zaman bir hayaliz sanki.
Selamlar...

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

yoo, katılmıyorum bu son dediğinize :))
Örneğin, Vildan Hanım sussa bile, sesi yankılanıyor benim kulaklarımda:))

Aylardan Şubat dedi ki...

Hııımmm, siz tanışıyorsunuz kendisi ile o zaman. Ben de artık tanışma teklifine okey dedim zaten.

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

yoo, yorumlarından ve yazılarından dolayı demiştim ben... tanışmıyoruz kendisi ile henüz...
selamlar

Aylardan Şubat dedi ki...

Yıllardır Elif Şafak'ın tüm kitaplarını okuduğum halde sesi kulaklarımda yankılanamıyor. Neden acaba? Henüz eremedim ondan mı?..))
Ne güzel sizin adınıza çok sevindim...))

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

Bence siz Elif Şafak'tan başladığınız için olabilir sanırım :) Atilla Atalay veya Zagor ile başlamış olsaydınız, boşluktan gelen bir SWISSS sesini veya RRUUMMBLEEE diye gürleyen göğü de duyabilirdiniz :)

Aylardan Şubat dedi ki...

merak ettim,
önce siz başlattınız.))
hayal kahvemin sesi nasıl???

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

çok tanıdık, bildik bir sese benziyor, yıllar öncesinden seslenen :))

Hayal Kahvem dedi ki...

Heyy! Neler oluyor burada böyle? Kulaklarım çınladı. Bi baktım ki o ne? Aaa! Bir yaşıma daha girdim. Aylardan Şubat bloğunda adım geçmiyor mu benim:)Hayret!

Aylardan Şubat'ı doğduğu günden beri tanırım. Tomrukcan'ı daha yeni tanıdım fekat Zagor'cu birinin nasıl olabileceğini çok iyi bilirim. Kül yutmaz Aylardan Şubat.. Asla külyutmaz Tomrukcan.. Anladı bizim kardeş olduğumuzu, biz güya belli etmiyoruz sanıyoruz di mi? Nerdeee? Çoktan anladı.. Kimbilir nasıl gülüyordur halimize:) Şimdi sen bir soru daha sor.. Eskilerden hangi sesi çağrıştırıyor Hayal kahvem diye sor misal.. Aynen öğretmenimin sesi falan diyebilir yani:))Yaa.. Böyleyken böyle işte:)

O değil de,Aylardan Şubat hani sizinle bir kahve içecektik ya, Tomrukcan da sorup duruyor size bizim burda mı içeceksiniz diye, eee.. Bari Sonbahar blog'ta içelim de masraftan kurtulayım olmaz mı:)
Yok cimrilikten değil de maksat muhabbet yani.. Sadece muhabbet olsun diye:))Sevgiler ikinize de.

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

ahaahaha :) Ben zaten anlamıştım desem, inanır mısınız? :))
Demek öyle... HK yi biraz dikkatle takip eden herkes bunu anlayabilirdi zaten :) bana özel bir durum değil yani... A.Ş. nin burdaki ilk yazısı zaten HK de vardı ve orada da kardeş olduklarını söylemişti HK. :)
Ne kadar çok kısaltma oldu değil mi :)

Sonbahar blog'da memnuniyetle misafir ederiz sizleri efendim :)) Hem size kovboy kahvesi yaparım. O kahveden öyle bir fal çıkar kiiii, anlat anlat bitmez...

neyse, "müşerref oldum" efendim :))

Not :
Bu durumda geçen yazılmış olan çubuk krakerli öyküde bahsi geçen ve kuzeninin dizinde sallanan kişi HK mı oluyor? İyi tahmin değil mi?
:)))

Aylardan Şubat dedi ki...

Neyse sırlar ortaya çıktığına göre herkes rahatlamıştır heralde. Şaka bir yana ben kısa bir süre buralarda yokum. Güzel yorumlarınız ve yazılarınızı okuyamayacağım için üzgünüm.Dönüşte daha uzum yorumla bu duruma bir iki nokta ekliyeceğim. Hoşçakalın ve sevgiyle kalın..

"Sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan" dedi ki...

güle güle gidiniz, güle güle geliniz efendim :))) O zeytinlikli yoldan yürümeye de üşenmeyiniz :))

Selamlar